Menü Forumlar Popüler İçerikler Arama
Rahman Suresi Tefsiri

Rahman Suresi Tefsiri

Rahman sûresi, İslam inancının esaslarını ele alan Mekkî sûrelerdendir. Bu sûre, diğer mübarek sûreler arasında bir gelin gibidir. Bunun içindir ki, hadiste şöyle buyrulmuştur: "Her şeyin bir gelini (Süsü) vardır. Kur'an'ın gelini de er-Rahmân süresidir. " bu mübarek sûre, Yüce Allah'ın, kullarına lütfettiği, sayılamayacak kadar çok ve açık nimetlerini sayarak başlar. Bu nimetlerin başında Kur'an'ı Öğretme nimeti gelir. Zira Yüce Allah onu, insana verilmiş en büyük nimet olarak nitelemiştir. İnsanın yaratılması ve ona anlatmanın öğretilmesinin zikrinden Önce Yüce Allah'ın zatı zikredilmiştir: "Rahman olan Allah, Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona (Maksadını) anlatmayı öğretti. " Sonra bu sûre, Allah'ın (C. C.) sayılamayacak kadar çok, güzel nimetlerini ve büyük alâmetlerini anlatan varlık sayfalarını açar. Bu nimet ve alâmetler güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, direksiz yükseltilmiş olan gök ve bunda bulunan kudretini gösteren enteresan ve sanatını gösteren fevkalade şeyler ve içinde, insanlara nzık olarak verdiği çeşitli meyve ve ekinlerin bulunduğu yer yüzüdür: "Güneş ve ay bir hesaba göre hareket eder. Yıldız*lar ve bitkiler (Allah'a) secde ederler. "
Bu sûre, Yüce Allah'ın felekleri yürütmesinde ve denizin dalgalarını yararak hareket eden büyük gemileri insanların emrine vermesinde Yüce Allah'ın açık kudretini gösteren delillerden bahseder. O gemiler, su üzerin*de giderlerken, sanki büyük ve yüksek dağlar gibidir: "Denizde uzun dağlar gibi yükselen gemiler de O'nundur. "

Görünen bu kâinat sayfası hızla sunulduktan sonra, varlık sayfaları dürülür. Mahlukat, tümüyle yok olur. Ölümün korkunç gölgesi onları sarar, yokluk onları dürer ve sadece Hayy ve Kayyûm olan Allah (C. C.) kalır: "Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak. Azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı kalacak" Yine bu sûre, kıyametin korkunç hallerini ele alır, suçlu bedbahtların durumunu ve o zor günde karşılaşacakları korku ve sıkıntıları anlatır: "Suçlular simalarından tanınır. Perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. " Günahkârlara yapılacak azap sahnesini anlattıktan sonra, sûre, takva sahiplerine verilen nimet sahnesini geniş bir şekilde ele alır. Şöyleki takva sahipleri, cennetlerde hûrîler ve gençlerle beraber olurlar: "Rabbiniıı makamından korkanlar için iki cennet vardır. " bu mübarek sûre, kullarına verdiği çeşitli nimet ve ikramdan dolayı Yüce Allah'a ta'zîm ve övgü ile sona erer. Bu, Rahman sûresi için en uygun sona eriştir: "Büyüklük ve İkram sahibi Rabbinin adı, yücelerden yücedir. " İşte böylece, başlangıçla bitiş, en parlak ifadede birbirlerine uygun düşmüş*tür. [1]

Bismillâhirrahmânirrahînı


1, 2, 3, 4. Rahman olan Allah, Kur'an'ı öğretti. İn*sanı yarattı. Ona beyanı, öğretti.

5. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket eder.

6. Yıldızlar ve ağaçlar (Allah'a) secde ederler.

7. Göğü Allah yükseltti ve mizanı O koydu ki.

8. Sakın tartıda haksızlık etmeyesiniz.

9. Tartıyı doğru yapın, terazide eksiklik yapma*yın.

10. Allah, yeri mahlûkat için yaymıştır.

11. Orada meyvalar ve salkimlı hurma ağaçları vardır.

12. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

13. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
14. Allah insanı, saksı gibi kum çamurdan yarattı.

15. Cinleri de hâlis ateşten yarattı.

16. O halde, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
17. O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

18. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla*yabilirsiniz?
19. İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıver*miştir.

20. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.

21. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.

23. Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini ya*lanlayabilirsiniz?
24. Denizde uzun dağlar gibi yükselen gemiler de O'nundur.

25. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
26. Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak.

27. Ancak, azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacak.

28. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
29. Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an bir iştedir.

30. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
31. Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alaca*ğız.

32. Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisi*ni yalanlayabilirsiniz?
33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden çıkmaya gücünüz yetiyorsa çıkın. Ama bir güç olmadan çıkamazsınız.

34. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
35. Üzerinize ateşten alev ve eritilmiş bakır gön*derilir de yardımlaşamazsıniz.

36. Öyleyken Rabinizin hangi nimetlerini yalanla*yabilirsiniz?
37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman.

38. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
39. İşte o gün insana da cin'e de günahı sorulmaz.

40. O halde Rabbînizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
41. Suçlular, üzerlerindeki alâmetlerden tanınır, alınlarından (Perçemlerinden) ve ayaklarından yaka*lanırlar.

42. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
43. İşte, bu suçluların yalanladıkları cehennem*dir.

44. Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

45. Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini ya*lanlayabilirsiniz?

Kelimelerin İzahı


Husbân ve gibi mastar olup hesap, manasına*dır.

Enam, mahlukat ve yeryüzünde hareket eden her şey demektir.

Asf, kuru ekinin yaprağı.

Reyhan, kokusu güzel olan her bitki. Buna, güzel kokusundan dolayı "Reyhan" denilmiştir.

Mâric, ateşin üstünde görünen alev. Leys şöyle der: Şiddetli alevi olan yaygın ışındır.[2]
Cevâr, gemi mânâsına gelen kelimesinin çoğuludur. Su üzerinde yürüdüğü için gemiye "câriye" denilmiştir.

A'lâm, uzun dağ mânâsına gelen kelimesinin çoğuludur. Şâir şöyle der: "Bir dağı aştıklarında bir dağ göründü"
Çıkarsınız, Bir şeyden hızla çıkmak demektir.

Şuvâz, dumansız alev manasınadır.

Dihân, kızıl deri demektir.

N, son derece sıcak demektir. [3]

Yetlerin Tefsiri


1, 2. Rahman olan Allah, Kur'an'ı öğretti. Ezberlemek ve anlamak için onu kolaylaştırdı. Mukâtil şöyle der: Yüce Allah'ın, "Rahman'a secde edin"[4] mealindeki âyeti inince, Mekke kâfirleri, "Rahman nedir?" dediler. Onu inkâr edip, "Rahmân'ı tanımıyoruz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah onların İnkâr ettiği Rahmân'ın Kur'an'ı öğreten olduğunu beyân etti.[5] Hâzin de şöyle der: Yüce Allah kullarına verdiği ni*metlerini saydı ve en büyük nimet ve en üstün olanını önce zikretti. Ki bu da Kur'an'ı Kerim'dir. Çünkü Kur'an, Allah'ın, peygamberlerine gönderdiği vahyin en büyüğü, veli ve temiz kullan katında makamca en üstünü, en çok zikredileni ve din konularında en güzel etkili olanıdır. Kur'an, mahlukatm en şereflisi olan peygamberlere indirlen semavî kitapların en üstünüdür.[6]
3. İşiten, gören ve konuşan insanı yarattı. Bundan maksat insan cinsidir. [7]
4. Meramını ve isteğini açıklama ve bu sayede diğer canlı*lardan ayrılma imkânını sağlayan konuşma kabiliyetini ona ilham etti. Beyzâvî şöyle der: Bundan maksat, insanları Allah'a şükretmeye teşvik et*mek ve bu hususta kusurlu olduklarına dikkat çekmek için, Allah'ın insan cinsine verdiği nimetleri saymaktır. Kur'an'ı öğretmek dini nimetlerin te*meli olduğu için, en önemli olanı öne alıp insanı yaratmasını zikretmeden önce Kur'an'ı öğretmesini zikretti.[8]
5. Güneş ve ay, burçlarında belli bir hesaba göre hareket eder ve kulların menfaatleri için, yörüngelerinde akıp giderler. İbn Kesîr şöyle der: Yani, değişmeyen, kanunlaşmış bir hesapla birbirlerinin ardından giderler.[9]
6. Yıldızlar ve bitkiler, kendilerinden istediği hu*suslarda, Rahman'a boyun eğip itaat ederler. Yıldızlar burçlarda hareket ederek, bitkiler de meyve çıkarmak suretiyle itaat ederler.[10]
7. Göğü yüksek, binası sağlam, kadri ve şanı yüce yarattı. İnsanın, hakkını tam olarak alması için, alıp vermede teraziyi emretti ki, [11]
8. Tartıda eksiltme yapmayasmız. [12]
9. Tartıyı adalet ve eşitlikle dosdoğru yapın. "Tartıda eksiklik ve noksanlık yapmayın. Nitekim Yüce Allah, mealen "Hilekârlara yazıklar olsun"[13] buyurmuştur. [14]
10. Yeryüzünü de insanlar için yaydı ki, orada yerleşip Allah'ın orada yarattıklarından faydalansınlar. İbn Kesîr şöyle der: Yeryüzüne yüksek dağlar yerleştirdi ki, üzerinde bulunan mahlukatla karar kılsın. Bunlar, yeryüzünün dört bir tarafında bulunan türleri, şekilleri ve renkleri farklı mahlukattır.[15]
11. Orada rengi, tadı ve kokusu farklı meyve türleri ve salkım tomurcuklu hurma ağaçları vardır. İbn Kesîr der ki: Hurma kıymetli ve kurusu ve yaşı faydalı bir meyve olduğu için, Yüce Alla'h sa*dece onu zikretti. Ekmâm, İbn Abbas'm da dediği gibi, tomurcuk kabuk*larıdır. İçinden tomurcuğun çıktığı şey demektir. Sonra ondan salkım çıkar, Büsr yani ham meyve haline gelir. Sonra rutab (Biraz daha olgun) hale gelir. Daha sonra da iyice olgunlaşıp mükemmel hale gelir.[16]
12. Yeryüzünde buğday, arpa ve gıda alınan diğer hububat türleri vardır. Bu hububatın, hayvanlara gıda olan samanı da vardır. Ayrıca orada gül, zambak, yasemin ve benzeri güzel kokulu ve koklanan her türlü bitkiler vardır. Ebû Hayyân şöyle der: Yüce Allah önce meyveyi zik*retti ve lafzını nekre olarak getirdi. Çünkü onun bizzat kendisinden fayda*lanılır. Sonra ikinci olarak hurmayı zikretti. Hurmanın meyvesini değil de. Aslını yani ağacını zikretti. Çünkü hurmanın ağacından çok fayda*lanılmaktadır. Mesela lif, yapraklı ve yapraksız dal, kok, yağ ve meyvesin*den faydalanılmaktadır. Daha sonra Yüce Allah, insan geçiminde esas olan hububatı zikretti ki bu da buğday arpa, başak ve yaprağı olan her bitkidir. Yüce Allah ile bunların yapraklı olduğunu da vurguladı. Bunu insan*lara gıda veren hububatı ve hayvanlarına gıda veren yapraklarını yani sa*manı onlara ihsan ettiğine dikkat çekmek için yaptı. Meyve ile başladı, koklanan şeylerle sona erdirdi ki, faydalanacakları, gıda alacakları ve güzel kokusundan lezzet alacakları şey tam olarak hasıl olsun.[17] Yüce Allah, nimetlerini saydıktan sonra insanlara ve cinlere şöyle hi*tap etti: [18]
13. Ey insan ve cin toplulukları! Allah'ın nimetle*rinden hangisini yalanlıyorsunuz? Allah'ın size verdiği nimetler sayılama*yacak kadar çok değil mi? İbn Ömer'den (R. Anhumâ) şöyle rivayet edilmiş*tir: Rasuluilah (S. A. V) Rahman sûresini Ashabına (R. Anhum) okudu. Ashâb sustu. Rasuiullah (S. A. V) buyurdu ki: Neden, cinlerin, Rablerine sizden daha güzel cevap verdiğini işitiyorum. Ben ne zaman, âyetine gelsem, onlar: "Ey Rabbimiz! Senin nimetlerinden hiçbirini yalanlamıyo*ruz. Hamd Sana mahsustur" diyorlar.[19] Bundan sonra Yüce Allah, birliğini ve kudretini gösteren delilleri an*lattı: [20]
14. Allah, babanız Adem'i kurumuş bir çamurdan yarattı. Ona vurulduğunda tın tın diye bir ses işitilir. Tefsirciler şöyle der: Yüce Allah bu sûrede dem'i, "Ateşte pişmiş gibi kuru çamur*dan" yarattığını; Hıcr sûresinde, "Pişmiş çamurdan, değişmiş cıvık balçık*tan.[21] Saffât sûresinde, "Yapışkan bir çamurdan"[22] yarattığını bildirdi. L-i İmrân sûresinde ise "Onu topraktan yarattı"[23] buyurdu. Bu şöyle olmuştur. Yüce Allah, yeryüzünün toprağından biraz aldı. Onu su ile karıştırdı. Ele yapışacak şekilde yapışkan bir çamur haline geldi. Sonra onu öyle bıraktı ve neticede kokmuş siyah çamur haline geldi. Daha sonra da kap kaçak yapılır gibi ona şekil verdi. Sonunda da onu kuruttu ve ateşte pişmiş gibi son derece sertleşip vurulduğunda ses çıkaracak hale geldi. Burada an*latılan, o aşamaların sonuncusudur.[24]
15. Cinleri de dumansız saf alevden yarattı. İbn Abbâs der ki: " Dumansız, saf alevden" demektir. Mücâhid de şöyle der: Ateşin siyahlığı yani duman ile karışık alev demektir.[25] Ha*diste şöyle buyrulmuştur: Melekler nurdan yaratıldı. Cin, dumansız alevden, Adem ise size anlatılan şeyden yaratılmıştır.[26]
16. Ey cin ve insan toplulukları! Allah'ın nimetle*rinden hangisini yalanlıyorsunuz?! Ebû Hayyân der ki: bu fasılalardaki tek*rar, pekiştirme, uyarma ve teşvik içindir. İbn Kuteybe şöyle der: bu tekrar sadece, nimetlerin farklılığındandır. Her bir nimeti zikrettikçe, ardından tsü âyetini tekrarlamıştır.[27] bu âyet otuzbir defa söylenmiş*tir. Yetteki soru azarlamak ve kınamak içindir. [28]
17. Yüce Allah, ay ve güneşin doğduğu ve battığı yerlerin Rabbidir. "Güneş ve ay bir hesap ile hareket eder" mealindeki âyette, güneşi ve ayı zikredince, burada da onların doğduğu ve battığı yerle*rin Rabbi olduğunu bildirdi. [29]
18. Allah'ın sayılamayacak kadar olan nimetlerin*den hangi birini yalanlıyorsunuz?! [30]
19. Yanyana bulunan tatlı ve tuzlu iki denizi serbest bıraktı. Bunlar birbirleriyle karşılaştıkları halde karışmazlar.[31]
20. İkisi arasında, Allah'ın kudretinden bir engel vardır. Karışarak biri diğerine taşkınlık etmez. İbn Kesîr şöyle der: den maksat, tatlı ve tuzlu sudur. Tuzlu olan, bildiğimiz bu denizlerdir. Tatlı olan ise insanların yaşadığı yerlerde akan nehirlerdir. Allah bu iki su arasında yeryüzünden bir engel koydu ki, bunlar birbirlerine karışıp birbirlerini bozmasınlar.[32]
21. Allah'ın hangi nimetini yalanlıyorsunuz?! [33]
22. Topraktan hububat, yaprak ve güzel kokulu bitkiler çıkardığı gibi, sudan da sizin için inci ve mercan çıkarır. Lûsî şöyle der: Lü'lü, küçük inci, mercan ise büyük incidir. Bunu İbn Abbas söy*lemiştir. İbn Mes'ûd'dan gelen rivayette ise Mercan, elmas ve yakut gibi kırmızı mücevherdir.[34] Ayet, Yüce Allah'ın harikulade sanatını açıklamak*tadır. Şöyle ki, Allah tuzlu sudan inci, yakut ve mercan gibi türlü süs eşya*ları çıkarır. Tek ve ihsan edici olan Allah, noksan sıfatlardan uzaktır. [35]
23. Allah'ın nimetlerinden hangisini yalanlıyorsu*nuz? [36]
24. Denizde yüzen, dağlar gibi büyük ve yüksek gemiler onundur. Kurtubî şöyle der: dağlar gibi demektir. Alem, uzun dağ manasınadır. Denizdeki gemiler, karadaki dağlara ben*zer.[37] Gemileri nimet olarak saymanın izahı şudur: Yüce Allah dağ gibi olan o büyük gemileri su yüzünde yürütmektedir. Su, lâtif ve akıcı bir mad*de olduğu halde erzak, ticaret ve kazanç mallanyle yüklü o büyük gemileri, üzerinde, bir taraftan diğer tarafa, bir bölgeden diğer bölgeye taşır. Şeyh-zâde şöyle der: Bil ki, eşyanın aslı dörttür: Toprak, su, hava ve ateş. Yüce Allah, "İnsanı kuru çamurdan yarattı" sözü ile, toprağın, değerli ve şerefli bir mahluğun aslı olduğunu bildirdi. "Cinni dumansız alevden yarattı" sözüyle, ateşin, bir başka enteresan mahluğun aslı olduğunu açıkladı. "Onlardan inci ve mercan çıkar" sözüyle de suyun, kıymetli ve değerli bir mahluğun aslı olduğunu açıkladı. Daha sonra da havanın, dağlara benzeyen gemilerin yürümesinde büyük bir tesiri olduğunu açıklamak üzere, "Denizde dağlar gibi yükselen gemiler onundur" buyurdu. Gemilerin deniz*de yürümesinde insan oğlunun asıl itibariyle etkisi olmadığı için, Yüce Allah özellikle gemileri zikretti. İnsanlar, "Gemi de senin, mülk de senin diyerek bunu itiraf ederler: Boğulmaktan korktukları zaman sadece Allah'a dua ederler: Gemiye bindikleri zaman dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar"[38]
25. Allah'ın nimetlerinden hangi birini yalanlıyor*sunuz? [39]
26. Yeryüzünde insan ve diğer canlılardan ne varsa, hep*si Ölüp yok olacaktır. [40]
27. Bir ve tek olan azametli, büyük, ihsan ve ikram sahibi olan Allah'ın zatı bakî kalır. Nitekim Yüce Allah, meâlen, "Onun zatından başka her şey yok olacaktır"[41] buyurmuştur. İbn Abbas şöyle der: Vech kelimesi, bakî ve sonsuz olan Yüce Allah'ın zatını ifade eder. Kurtubî de şöyle der: Mahlukatm yok oluşunun nimet sayılmasının izahı ise ölümde hepsini eşit tutmaktır. Ölümle ayaklar eşit olur. Ölüm fani yurttan, sevap ve ceza yurduna göç sebebidir.[42]
28. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyor*sunuz?! [43]
29. Göklerde ve yerde ne varsa, ona muh*taçtır. Dil ile veya lisan-ı hal ile, ondan yardım ve rızık isterler. Her an Yüce Allah, mahlukatın işlerinden bir iştedir. Bir günahı bağışlar, bir sıkıntıyı giderir, bir kavmi yükseltir, diğerini alçaltır. Tefsir-çiler şöyle der: bu işler, Yüce Allah'ın yeniden yarattığı değil, mahlukat için ortaya çıkardığı işlerdir. Çünkü kalem, olmuş şeyleri ve kıyamete ka*dar olacakları yazıp kurumuştur. Yüce Allah dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltır. Hastaya şifa verir, sıhhatliyi hasta eder. Zelili azız kılar, azîzi zelîl eder. Zengini fakir, fakiri zengin yapar. Mukâtil şöyle der: bu âyet, ya-hudiler hakkında inmiştir. Yahudiler dediler ki: "Yüce Allah, cumartesi günü, hiçbir şeye hüküm vermez" Yüce Allah bu âyetle onlara cevap verdi.[44]
30. Ey insan ve cinler! Allah'ın güzel nimetlerin*den hangisini yalanlıyorsunuz?! [45]
31. Ey insan ve cin topluluğu! Amellerinizden do*layı hesaba çekeceğiz, ibn Abbâs şöyle der: Bu, Yüce Allah'tan kullarına bir tehdittir. Allah meşgul değildir ki onu bıraksın.[46] Ebû Hayyân da şöyle der: "Kıyamet gününde işlerinize bakacağız" demektir. Yoksa Yüce Allah'*ın bir meşguliyeti var da o gün onu bırakacak değildir. Bu tabir, Arapça'da kullanılmaktadır. Kişi, tehdit ettiği kimseye der. Yani, senden intikam almak için, beni meşgul eden her şeyi bırakacağım.[47] Beyzâvî ise şöyle der: Kıyamet günü, sadece sizin hesap ve cezanızla meşgul olacağız. Bunda bir tehdit mânâsı vardır. Bu tehdit, senin, tehdit ettiğin şahsa söylediğin Sadece seninle meşgul olacağım" sözünden müsteârdır. Çünkü, sadece bir şeyle meşgul olan, o konuda daha güçlü ve ciddî olur. İnsan ve cinler demektir. Yeryüzünde ağırlıkları olduklarından dolayı onlara bu isim verilmiştir.[48]
32. Allah'ın nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?! [49]
33. Ey insan ve cin topluluğu! Allah'tan ve hükmünden kaçarak, göklerin ve yerin etrafından çıkabilirseniz çıkın ve kendinizi Allah'ın azabından kurtarın. Bu emir, acze düşürme mânâsım ifade eder. Bir güç ve kuvvet olmadan oradan çıkamazsınız. Bunu yapmak sizin için nsrede!? İbn Kesîr şöyle der: Yani siz Allah'tan ve O'nım kaderinden kaçamazsınız. Bilakis o sizi kuşatmıştır. Onun hükmünden kurtulamazsınız. Nereye gitseniz ben sizi kuşatırım demektir. Bu, mahşerde olacaktır. Şöyle ki, melekler mahlû-kâtı her taraftan yedi sıra halinde kuşatacaktır. Allah'ın emir ve iradesi ol*madan hiç kimse kımıldayamayacaktır: "İnsan o gün, kaçacak yer neresi? Diyecektir"[50] Bu, dünyada değil ancak kıyamet günü olur. Daha sonra ge*len, "Üzerinize ateşten alev ve erimiş bakır gönderilir" mealindeki âyet bu*nun delilidir.[51]
34. Rabbinizin, hangi nimetini yalanlıyorsunuz? [52]
35. Kıyamet günü üzerinize kızgın ateş alevi ve erimiş bakır gönderilir. Başınızın üstünden dökülür. Mücâhid şöyle der: Nühâs, bildiğimiz san bakır olup, kıyamet günü başlarına dökülecektir. İbn Abbas da şöyle der: Nühâs, alevsiz duman demektir. Mücâhid'in görüşü daha açıktır. Birbirinize yardım edemez ve Allah'ın azabından kurtaramazsınız. İbn Kesîr şöyle der: Yani, kıyamet günü kaçıp gitseniz, melekler ve cehennem zebanileri, dönmeniz için. Üzerinize, ateşten alev ve erimiş bakır dökerek mutlaka geri çevirirler. Kendinize herhangi bir yar*dımcı bulamazsınız.[53]
36. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyor*sunuz.?! [54]
37. Kıyamet gününde meleklerin inip mahlukâti her taraftan kuşatması için gök yarıldığında ve ateşin sıcağından kıpkırmızı bir gül, kırmızı bir deri gibi olduğunda.[55] Bunu İbn Ab*bas söylemiştir. Bu durum, o büyük günün dehşetinden ve korkunçluğundan dolayı meydana gelecektir. [56]
38. Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?! [57]
39. O korkunç günde, yani göğün yarıldığı günde, insan ve cinlerin günahkârlarından hiçbirine günahı sorulmaz. Çünkü günahkârın, yüz siyahlığı, gözlerinin ağarıp körleşmesi gibi suçlu olduğunu gösteren alâmetleri vardır. Fahreddin Râzî şöyle der: Hiçbir kim*seye günahı sorulmaz. Ona "Günahkâr sen misin? Yoksa başkası mı?" den*mez. "İçinizden günahkâr kimdir?" denilmez. Bilakis onlar yüzlerinin siyahlığı ve diğer alâmetlerle tanınırlar.[58]
40. Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?! [59]
41. Kıyamet günü suçlular, üzerlerinde görünen alâmetlerle tanınırlar. Bu alâmetler onları saran üzüntü ve kederdir. Hasan Basrî şöyle der: bu alâmetler yüzün siyahlığı ve gözlerin ağarıp körleş-mesidir. Nitekim Yüce Allah mealen, "O gün suçluları, gözleri ağarıp körIeşmiş olarak toplarız"[60] "Bazı yüzlerin ağardığı, bazı yüzlerin de karardı*ğı gün"[61] buyurmuştur. » Melekler onları alınlarından yani perçemlerinden ve ayaklarından yakalayıp cehenneme atarlar. İbn Abbas şöyle der: Suçlu, perçeminden ve ayaklarından yakalanır ve odun kırılır gibi kırılır, sonra da ateşe atılır. [62]
42. Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?! [63]
43. Azarlamak ve kınamak için onlara, "Bu, size haber verilip de yalanladığınız cehennemdir" denilir. İbn Kesîr der ki: İşte bu, varlığını yalanlamış olduğunuz ateştir. İşte o hazırdır, onu apaçık görüyorsunuz.[64]
44. Suçlular cehennem ateşi ile, son derece sıcak olan su arasında şaşkın dolaşırlar. Katâde şöyleder: Bir defa sıcak suya, bir defa da cehenneme doğru giderler. Cahîm ateş demektir. Hamım ise son derece sıcak olan içecek demektir. [65]
45. Ey insan ve cin toplulukları! Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?! [66]
46. Rabbinin makamında durmaktan korkan kim*selere iki cennet vardır.

47. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

49. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
50. İkisinde de su fışkırtan iki kaynak vardır.

51. Öyleyken Rabbinizin hangi nîmetlrini yalan*layabilirsiniz?
52. İkisinde de her tür meyvadan çift çift vardır.

53. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
54. Cennet ehli örtüleri atlastan döşemelere yas*lanırlar. İki cennetin de devşirilen meyvesi cennet eh*line yakındır.

55. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

57. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
58. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.

59. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?
61. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
64. Bu cennetler koyu yeşildirler.

65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
66. İkisinde de sürekli fışkıran iki kaynak vardır.

67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
68. İkisinde de her türlü meyvalar, hurma ve nar var.

69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
70. İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
72. Çadırlar içinde örtülü huriler vardır.

73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.

75. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
76. Yeşil yastıklara ve harikulade güzel döşemele*re yaslanırlar.

77. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan*layabilirsiniz?
78. Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir.

Yetlerin Öncekilerle Münâsebeti

Yüce Allah önceki âyetlerde cehennem ehlinin durumunu anlattıktan sonra, burada da itaatkâr müminlere hazırladığı cennetleri, hizmet eden gençleri ve güzel hurileri anlattı ki, suçluların mevkileri ile takva sahiple*rinin mertebeleri arasındaki korkunç fark ortaya çıksın. Bunu, Kur'an'm teşvik ve korkutma üslubu ile anlattı. [67]

Kelimelerin İzahı


Efnân, dal mânâsına gelen kelimesinin çoğuludur. Şâir gü*vercini tanıtırken şöyle diyor: Sabahleyin nağmelerle dalda yüksek sesle öten nice güvercin vardır ki, Dostu ve geçmiş zamanı hatırlayıp özlediği için ağladı da benim hüznümü artırdı. İstebrak, sert ve kalın ipek demektir. Cenâ, ağaçtan koparılıp toplanan meyvedir. Onlara dokunmadı. Bekaret kanının çıkmasına sebep olan ilişki mânâsına olup daha sonra, genel olarak her türlü cinsî münâse*bet için-kullanılmştır. Yani, eşlerinden önce hiç kimse o hurilerle cinsî mü*nâsebette bulunmamıştır. Ferrâ der ki: ij., Bekâreti giderecek şekilde cinsî münâsebette bulunmak demektir.[68]
Müdhâmmetân, iki yemyeşil (Cennet). Lügatte "siyah" manasınadır. Naddâhatân, devamlı su fışkırtan iki (Çeşme). Abkarî, türlü nakışları olan halı mânâsmdaki kelimesinin çoğuludur. Ferrâ şöyle der: Abkarî, kalın halılar demektir. Ebû Ubeyd de şöyle der: Nakışlı olan her elbise, Araplara göre abkarîdir. Abkarî, nakış yapılan yere, (Yani Abkar'a) mensup demektir. Zu'r-Rumme şöyle der:
Hattâ, yüksek yerlerde bulunan bahçelere, sanki azamet ve ululuk, Abkar nakısından elbise giydirmiştir.[69]
Son Güncelleme : 23.01.2024 06:34:55
Rahman Suresi Tefsiri ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz.
Facebook Twitter Pinterest whatsapp
Rahman Suresi Tefsiri Yorumları
şifre

2 Yorum Yapılmış "Rahman Suresi Tefsiri"
Rahman Suresi Tefsiri hakkında siz ne düşünüyorsunuz. Lütfen düşüncelerinizi bizimle ve diğer kullanıcılar ile paylaşın, Rahman Suresi Tefsiri konusunu geliştirmemize ve en doğru bilgileri sunmamıza yardımcı olun.
Admin . 28.01.2013
CEVAP YAZ
Çok beğeendim fakat bu tefsiri kimin yaptığını da yazarsanız memnun oluruz.
Mehmet . 27.12.2015
CEVAP YAZ
Rahman Suresi
Rahman Suresi
1, 2. Rahmân Kur'an'ı öğretti.3. İnsanı yarattı.4. Ona beyanı (Düşünüp ifade etmeyi) öğretti.5. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.6. Otlar ve ağaçlar (Allah'a) boyun eğerler.7. Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.8. Ölçüde haddi aşmayın.9. Ta...
Rahman Suresi Meali
Rahman Suresi Meali
1 - Rahmân (Çok merhametli olan Allah)2 - Kurân'ı öğretti.3 - İnsanı yarattı.4 - Ona beyanı öğretti.5 - Güneş de ayda bir hesab iledir.6 - Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler. 7 - Göğü yükseltti ve mizanı koydu.8 - Sakın tartıda taşkınlık etmeyin...
Rahman Suresi Oku
Rahman Suresi Oku
1, 2. Rahmân Kur'an'ı öğretti.3. İnsanı yarattı.4. Ona beyanı (Düşünüp ifade etmeyi) öğretti.5. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.6. Otlar ve ağaçlar (Allah'a) boyun eğerler.7. Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.8. Ölçüde haddi aşmayın.9. Ta...
Arapça Rahman Suresi
Arapça Rahman Suresi
...
Rahman Suresi Fazileti
Rahman Suresi Fazileti
1. Rahmân (Çok merhametli olan Allah)2. Kurân'ı öğretti.3. İnsanı yarattı.4. Ona beyanı öğretti.5. Güneş de ayda bir hesab iledir.6. Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.7. Göğü yükseltti ve mizanı koydu.8. Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.9. Tartı...
Rahman Suresi Kaç Ayet
Rahman Suresi Kaç Ayet
Kur'an'ı Kerîm'in 55. Sûresidir. Mekke'de nâzil olup 78 âyettir. Allah'ın isimlerinden (Esmâ-i Hüsnâ'dan) biri olan (Rahmân) sûrenin birinci âyetinde geçer. Rahmân sûresinde Allah'ın, kendi yarattığı insana Kur'an'ı ve "beyânı" yani konuşmayı ve düşü...
Rahman Suresinin İnişi
Rahman Suresinin İnişi
Mekke döne­minde inmiş­tir. 78 âyet­tir. Sûre, adını ilk âyeti oluş­tu­ran ve Allah'ın sıfat­la­rın­dan biri olan “er-Rahmân” keli­me­sin­den almış­tır. Sûrede baş­lıca, Allah'ın nimet­leri, bir­li­ğini ve kud­re­tini gös­te­ren kâinat delil­leri ve ...
Rahman Suresi Kabe İmamları
Rahman Suresi Kabe İmamları
Rahman Suresini aşağıdaki video aracılığı ile dinleyebilirsiniz, yasin suresini okuyan Kâbe İmamları...
Rahman Suresi Ahmet El Acemi
Rahman Suresi Ahmet El Acemi
Rahman Suresini aşağıdaki video aracılığı ile dinleyebilirsiniz, yasin suresini okuyan Ahmet El Acemi...

 

Rahman Suresi
Rahman Suresi Meali
Rahman Suresi Oku
Rahman Suresi Tefsiri
Arapça Rahman Suresi
Rahman Suresi Fazileti
Rahman Suresi Kaç Ayet
Rahman Suresinin İnişi
Rahman Suresi Kabe İmamları
Rahman Suresi Ahmet El Acemi
Popüler İçerik
Popüler İçerik Son Forum Konuları Yardım Sayfaları  
Rahman Suresi
Rahman Suresi Meali
Rahman Suresi Oku
Rahman Suresi Tefsiri
Arapça Rahman Suresi
Gizlilik Politikası  
Çerez (Cookie) Politikası
Güvenlik Politikası
Bizimle İletişime Geçin
Forumlar
Site Haritası
Feed
Son Forum Konuları
Yardım Sayfaları
Gizlilik Politikası  
Çerez (Cookie) Politikası
Güvenlik Politikası
Bizimle İletişime Geçin
Forumlar
Site Haritası
Feed
Sitede yer alan haber ve içeriklerin tüm hakları saklıdır ve buradaki bilgiler sadece bilgilendirme amaçlı olup, kullanımına, uygulanmasına, satın alınmasına, delil gösterilmesine veya tavsiye edilmesine aracılık etmez. Sitemizdeki bilgiler, hiç bir zaman kesin bilgi kaynağı olmayıp, kullanıcılar tarafından eklenmiştir veya yorumlanmıştır. Buradaki bilgiler sitemizin asıl görüşlerini içermeyebileceği gibi hiçbir taahhüt ve tavsiye yerine de geçmez.
Şubat - 2024