Menü Forumlar Popüler İçerikler Arama
Rahman Suresi Fazileti

Rahman Suresi Fazileti

1. Rahmân (Çok merhametli olan Allah)

2. Kurân'ı öğretti.

3. İnsanı yarattı.

4. Ona beyanı öğretti.

5. Güneş de ayda bir hesab iledir.

6. Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.

7. Göğü yükseltti ve mizanı koydu.

8. Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.

9. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.

10. (Allah) yeri mahlukat için (Aşağıya) koydu.

11. Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

12. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

13. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
14. Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

15. Cinleri de hâlis ateşten yarattı.

16. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
17. (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

18. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
19. (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.

20. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

21. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.

23. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
24. Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.

25. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
26. Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.

27. Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (Zâtı) baki kalacaktır.

28. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
29. Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.

30. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
31. Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.

32. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Ama Allah'ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz. 34. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
35. Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.

36. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz.

37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman.

38. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
39. İşte o gün ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.

40. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
41. Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.

42. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
43. İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.

44. Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

45. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
46. Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.

47. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
48. İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.

49. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

51. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
52. İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.

53. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.

55. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

57. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
58. Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.

59. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?
61. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

63. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
64. (Bu cennetler) yemyeşildirler.

65. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
66. İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.

67. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
68. İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.

69. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
70. İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

71. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
72. Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.

73. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
74. Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

75. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
76. Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.

77. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
78-Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir! (Elmalılı Hamdi)

Cabir b. Abdullah diyor ki


"Resulullah bir gün çıkıp sahabilerinin yanına gitti. Onlara, Rahman sure*sini başından sonuna kadar okudu. Onlar hiç ses çıkarmadılar. Bunun üzerine Rcsulullah: "Cinlerle karşılaştığım gece bu sureyi onlara okumuştum. Onlar siz*den daha iyi karşılık veriyorlardı. Ben, her "O halde ey insanlar ve cinler, rabbi-nizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız " âyetini okuduğumda onlar "Rabbi-miz, biz senin nimetlerinden Hiçbirini yalanlamıyoruz, sana hamdolsun. " diyor*lardı. " buyurdu[2]

Rahman ve rahim oîan Allanın adıyla


1-4- Rahman olan Allah, Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı ve ona beya*nı öğretti.

Allah Teâlâ bu âyet-i kerimelerde, yaratıklarına olan lütuf ve ihsanını be*yan ediyor. Bu İütuflardan birinin de insanlara Kur'ani öğretmesi ve onlara, din ve dünyaları için gerekli olan açıklamaları yapması olduğunu haber vermekte*dir.

Yette geçen "İnsan" kelimesinden maksat, Katade'ye göre Hz. Dem'dir. Zira insanların babası O'dur. Diğer bazı âlimlere göre ise maksat, bü*tün insanlıktır. Burada kelime tekil olarak zikredilmişse de maksat, bütün insanlardır.

Yet-i kerimede Allah tealanın, insanlara beyanı öğrettiği zikredilmekte*dir. Katade'ye göre bu ifadeden maksat, dünya ve âhiretin, helal ve haramın öğ-retilmcsidir. Allah Teâlâ bunları kullarına öğretmiştir ki âhirette onları bu öğret-tiklerinen dolayı hesaba çeksin.

Ibn-i Zeyd'e göre ise buradaki "Beyan"dan maksat, "Konuşmak"tır. Al*lah, insanlara, bütün düşünce ve ihtiyaçlarını arzetmeleri için konuşmayı Öğret*miştir. Bu, insanlar için büyük. Birlütuftur.

Taberi, âyet-i kerimenin genel ifadesine bakarak buradaki "Beyan"dan maksatlın, hela!, haram, geçim ve konuşma gibi insanın ihtiyacı olan bütün şey*leri açıklamak olduğunu söylemiştir. Buna göre Allah Teâlâ, insana, açıklanması zaruri olan bütün şeyleri açıklamış ve Öğretmiştir. [3]
5- Güneş de ayda bir hesaba göre hareket ederler.

Abdullah b. Abbas, Katade ve Ebu Mâlik bu âyet-i kerimeyi mealde ve-rikliği şekilde izah ederlerken İbn-i Zeyd şöyle izah etmiştir: "Zamanların hesa*bı, ay ve güneş vasıtası ile yapılır. Şayet gece ve gündüz olmasaydı insanlar, za*manı nasıl hesaplayacaklarım bilemezlerdi. "
Dchhak ise: "Ay ve güneş kadere göre hareket ederler. " şeklinde izah et*miş Mücahid de: "Ay ve güneş, değirmenin "İğ"i gibi belli bir eksen etrafında dönerler. " diye izah etmiştir.

Taberi: "Güneş ve ay, belli bir hesaba ve konaklara göre hareket ederler. " şeklindeki izahı tercih etmiştir. [4]
6- Sapsız bitkiler de ağaçlar da hep secde ederler.

Ayet-i kerimede geçen ve "Sapsız bitkiler" diye tercüme edilen kelimesi, Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr, Süddİ ve Süfyan es-Sevri tarafından bu şekilde izah edilmiştir. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.

Mücahid, Katade ve Hasan-ı Basri'ye göre ise buradaki.

Kelimesinden maksat "Yıldızlar"dır. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Yıldız*lar ve ağaçlar Allaha secde ederler. "
Taberi: "Göklerde ve yerde olanlar ister istemez Allaha secde ederler. Gölgeleri de sabah akşam (Allaha secde ederler) [5]âyetine dayanarak ot ve ağaçların secde etmelerinden maksadın, gölgelerinin secde etmesi olduğunu söylemiştir. [6]
7- Göğü o yükseltti, ölçüyü o koydu.

Göğü, yeryüzünden, rahman olan Allah yükseltti ve yeryüzünde yarattık*ları için hak ve adalet sistemini koydu. [7]
8- Tartıda sının aşmayın.

Bir şeyler öiçüp tartarken kimseye zulmetmeyin, ölçüp tarttığınız şeyleri eksik yapmayın.

Abdullah b. Abbas, Medine'nin çarşısında gezer oradaki tüccarlara şöy*le derdi: "Ey azatlı köleîer topluluğu, sizin emrinize iki şey verilmiştir ki, sizden Öncekiler bu iki şey yüzünden helak edilmişlerdir. Bunlar, ölçü ve tartılardır. " [8]
9- Tartmayı adaletle yapın. Tartıda noksanlık yapmayın.

Eşyayı tatlarken doğru tartın. Tarttığınız şeyleri eksilterek insanların hak*larını yemeyin. [9]
10- Allah, yeryüzünü ise canlı varlıklar için yaratmıştır.

Allah, gökleri yükselttiği gibi yeri de canlı varlıklar için aşağıda yarattı.

Canlı varlıklar. " diye tercüme edilen kelimesi, abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre "Mahlukat" demektir.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre ise "Ruh sahibi varlıklar" anlamına gelmektedir. Hasan-ı Basrî'ye göre ise kelimenin manası, "Yaratıklardan cin ve insan" demektir. [10]
11-12- Orada meyveler, salkımli hurma ağaçları, kabuklu taneler ve güzel kokulu bitkiler vardır.

Yeryüzünde çeşitli meyveler, ağacının üzerinde lif, kabuk ve kapçıklar ve tomurcuklarla muhafaza edilmiş hurmalar, kabuklu ve kapçıklı taneler ve güzel kokulu bitkiler vardır.
* yet-i kerimede geçen ve "Salkımh" diye tercüme edilen kelimesi kelimesinin çoğuludur. Bu kelimenin anlamı "Tomur*cuğu, çiçeği ve hurmayı örten kabuk" elemektir. Bu nedenle müfessirler bu âyet-i kerimeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.

Hasan-ı Basrî ve Katade'ye göre bu kelimenin. Manası "Lifleriyle örtünen hurmalar" demektir. Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise bunun ma*nası "Kabuklarla kurumuş hurma" demektir. İbn-i Zeyd'e göre ise bundan mak-sat, "Kapçığında kurumuş hurma" demektir.

Taberi âyetin geneline bakarak, hurmanın lifli ve kapçıklı olduğunu, bun-lann herbiriyle hurmanın Örtünüp korunduğunu söylemenin daha doğru olacağı*nı izah etmiştir.

Yet-i kerimede, tanelerin kabuklu olduğu beyan edilmektedir. "Kabuklu" diye tercüme edilen ifadesi de çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Abdullah b. Abbas, Katade ve Dehhak'tan nakledilen bir görüşe göre kelimesinden maksat "Saman" "Kabuk" ve "Kuru yaprak"tır. Mücahid ise bundan maksadın "Yaprak" olduğunu söylemiştir.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre bu kelimenin an*lamı "Ekin" demektir. Dehhak'tan nakledilen bir başka görüşe göre ise bu keli-[11]
14- Allah insanı, vurulduğunda tcsli gibi ses çıkaran kuru bir balçık*ları yaratd. '
Aüah, insanlığın atası olan dem'i, pişirilmiş ve vurulduğunda ses çıka*ran kuru balçıktan yarattı. İnsan, pişiriimediği halde vurulduğunda ses çıkaran kuru bir balçıktan yaratılmıştır. Bu itibarla pişirilmiş testilere benzetilmiştir.

Dehhak bu hususta Abdullah b. Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmek*tedir. "Allah, dem'i, kokmuş, siyah bir çamur olduktan sonra özlü bir hale ge*len bir balçıktan yaratılmıştır. Daha önce toprak iken sonra kokmuş bir çamur haline getirilmişti. Allah dem'i balçıktan bizzat kendisi yarattı. Dem kırk gün, bir ceset olarak yaratıldığı yerde kaldı. İblis onun yanına geliyor, ona aya*ğıyla vuruyordu. Dem'in vücutlu ise ses çıkarıyordu. İşte Allah Teâlâ'nın "Testi gibi" buyurmasından maksat budur. Yani, vurulduğunda ses çıkaran içi boş bir cisimdi. [12]
15- Cinleri de dumansı saf ateşten yarattı.

Allah, cinleri de çeşitli renkler çıkararak yanan dumansız halis ateşten yarattı.

Yct-i kerimede geçen ve "Dumansız saf ateş" diye tercüme edilen kelimesinin aslı, "Birbirine kanşık şeyler" demektir. Burada birbirine karışanlardan maksat, ateşin alevinde görülen çeşitli renklerdir. Dumansız alev*lerde bu gibi renkler görülür.

Hz. Aişe (R. Anh.) diyor ki:
"Resulullah (S. A. V.) şöyle buyurdu: "Melekler nurdan yaratılmışlardır. Cinler ise dumansız renkli alevden. Dem de rabbinizin size anlattığı[13] şekilde yaratılmıştır[14]
16- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Ey cinler ve insanlar, rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız İnsanın atası dem'i topraktan yaratıp yeryüzünde halife kılmasını mı Yoksa insanların gözüne görünmeyen cinleri, halis ateşten yaratmasını mı [15]
17- O, iki doğunun ve iki batının rabbidir.

Yette zikredilen iki doğu'dan maksat, güneşin yaz ve kış mevsimlerin-deki doğuş ve batış yerleridir. Zira bu iki mevsimde güneşin hem doğuş yeri hem de batış yeri birbirinden farklıdır.

Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd bu âyeti bu şekilde izah etmişlerdir. Ab*dullah b. Ebza, güneşin, yılın her gününde farklı bir yerden doğup farklı bir yer*den battığını söylemiştir. [16]
18- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O hakle ey insanlar ve cinler, güneşi sizlere hem yazın hem de kışın hiz*metçi kılan ve güneş vasıtası ile dünyevi işlerinizi gördüren rabbinizin nimetle*rinden hangisini yalanlarsınız [17]
19-20- Allah, birbiriyle karşılaşan iki denizi salıverdi. Aralarında en*gel olduğu için birbirlerine karışmazlar.

Abdullah b. Ebza, Said b. Cübeyr ve Abdullah b. Abbas'a göre, âyette zikredilen iki denizden maksat, göklerdeki denizle yerdeki denizdir. Bunlar, her yıl bir kere karşılaşırlar.

Tabeıi bu görüşü tercih etmiş ve şunlan söylemiştir: "Allah teala: "O iki denizden inci ve mercan çıkar" buyurmuştur. İnci ve mercanın, yeryüzündeki denizlerden çıkarılan sedeflerin içinde bulunduğu, bu sedeflerin de gökten dü*şen yağmur taneleriyle oluştuğu bilinmektedir. Bu itibarla burada ifade edilen, birbiriyle karşılaşan denizler, gökteki denizle yerdeki denizdir. "
Ilasan-ı Basri ve Katade'ye göre ise burada zikredilen "iki deniz"den maksat, Akdcnizle Basra Körfezidir.

Allah Teâlâ âyette, denizler için: "Aralarında engel vardır, birbirlerine ka*rışmazlar. " buyurmaktadır. Burada zikredilen "Engel"den maksat, adalar, kara, yeryüzü ve iki şeyin birbirine karışmasını Önleyen herhangi bir engeldir. "Bir*birlerine karışmazlar" ifadesinden maksat ise Abdullah b. Ebza, Mücahid ve Katadc'ye göre "Bunlardan herhangi birinin taşıp diğerine karışmamasıdır. " Katadc'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise bunlardan herbirinin, taşarak karayı basmamalarıdır. İbn-i Zeyd'e göre ise bunlardan herhangi birinin, Alla*nın koyduğu sının aşarak diğeri ile karışmamasıdır. Taberi, âyetin, umum ifade*sinin bu izahların kapsadığını söylemiştir. [18]
21- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Ey insanlar ve cinler, iki denizi birbirine salıverip onların birbiriyle karış*masını engelleyen rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [19]
22- O İki denizden inci ve mercan çıkar.

Mülcssirlcr, "İnci" ve "Mercan" diye tercüme edilen ve kelimelerini farklı şekillerde izah etmişlerdir.

Abdullah b. Abbas, Katade, Dchhak ve İbn-i Zeyd'den nakledilen bir gö*rüşe göre "Büyük inci" ise küçük incilerdir.

Mürre, Mücahid ve İbn-i Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu izahın aksini beyan etmektedir. Yani, "Küçük inci ise büyük incidir.

Mürre'ücn nakledilen diğer bir görüşe göre ise incilerin güzel olanlarıdır.

Abdullah b. Mes'ud taş olduğunu söylemiştir.

Abdullah b. Abbas, incilerin oluşumu hakkında şunları söylemiştir: "Gökten yağmur inerken sedefler ağızlarını açarlar, içlerine giren yağmur tane*lerinden inci meydana gelir. " [20]
23- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, içinden çeşitli süs eşyaları çıkardığınız de*nizleri sizin hizmetinize sunan rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [21]
24- Denizde dağlar gibi yükselip seyreden gemiler onundur.

Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede, beldeden beldeye, bölgeden bölgeye ve kıtadan kıtaya seyredip giden, içlerinde insanları ve onlann muhtaç oldukları çeşitli şeyleri taşıyan gemilerin, ancak kendi emriyle'seyrettiklerini ve bunların, insanların hizmetine sunulan nimetlerden olduklarını bildirmektedir. [22]
25- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, rabbinizin hizmetinize verdiği dağlar misali gemiler gibi nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [23]
26-27- Yeryüzünde bulunan her şey fanidir. Baki olan sadece "Aza*met" ve "İkram" sahibi rabbindir. [24]
28- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Yeryüzünde bulunan insan ve cin gibi ne varsa hepsi yok olacak, Ey Mu-hamıncd, geriye sadece azamet ve ikram sahibi olan rabbinin zatı kalacaktır. O hakle ey insanlar ve cinler, rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edersiniz [25]
29- Göklerde ve yerde bulunan herkes, ihtiyacını ondan ister. O her gün bir iştedir.

Göklerde ve yerde bulunan melekler, insanlar, cinler ve diğer bütün var*lıklar muhtaç oklukları şeyleri AUahtan isterler. Onların hiçbin Allaha muhtaç olmaktan beri olamaz. Allah, yarattıklarını her an sevk ve idare etmekte ve on*lar üzerinde tasarrufta bulunmaktadır. Cansızlara hayat verir, onları oldurur. Küçükleri büyütür, büyükleri ihtiyarlatır.

Ebudderda, âyetin "O her gün bir iştedir. " bölümünü şu şekilde izah et*miştir:
Allah, günahları affeder, sıkıntıları giderir, bir topluluğu yükseltip başka bir topluluğu aIçaHır. [26]
Tabcri, Ebudclercla'nın söylediği bu sözü, Abdullah b. Ezdi'nin, Resulu-tahtan rivayet etliğini söylemiştir.

Ubcyd b. Umeyr ve Mücahid, âyetin bu bölümünü şu şekilde izah etmiş*lerdir: Allah, dua edenlerin duasını kabul eder, isteyenlere verir. Sıkıntıda olan*ların sıkıntılarını giderir, hastalara şifa verir, tövbe edenleri affeder. İşte onun her gün bir işte olmasından maksat budur. " [27]
30- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O hakle ey insanlar ve cinler topluluğu, Allanın, sizin işlerinizi sevk ve idare etmesi ve yaratılanların üzerinde devamlı olarak tasarrufta bulunması ni*metlerinden hangisini inkâr edersiniz [28]
31- Ey, günah ağırlığı taşıyan insanlar ve cinler, size de bir vakit ayı*racağız. (Yakında sizin hesabınızı göreceğiz.)

Bu âyet-i kerime, kullan tehdit etmektedir. Manası: Ey insanlar ve cin*ler, yakında sizi hesaba çekeceğiz. Günah işleyenleri cezalandırılıp itaat edenle*ri mükafaatlandıracağiz. " demektir.

Abdullah b. Abbas bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: "Bu ifade, Alla*nın, kullarını tehdidi mahiyetindedir. Zira Allanın hiçbir zaman meşguliyeti yoktur ki, o meşguliyetleri bir tarafa bırakarak kullarını hesaba çekmeye de va*kit ayırsın. O, kullarını her zaman hesaba çekebilir. [29]
32- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O, halde ey insanlar ve cinler topluluğu, Allanın, sizlerden isyan edenleri cezalandırma ve itaatkârları da mükafaatlandirma nimetlerinden hangisini ya*lanlarsınız [30]
33- Ey cinler ve insanlar topluluğu, göklerin ve yerin çevresinden çı-knbilirscniz çıkın. Siz buradan çıkamazsınız. Ancak büyük bir kuvvetle çı*kabilirsiniz.

Müfessirler, bu âyet-i kerimeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir: Bazılarına göre bu âyetin ifade ettiği hususlar, cin ve insanlara, kıyamet gününde söylenecek ve onlara şöyle denecektir: "Ey cinler ve insanlar toplulu*ğu, eğer sizler rabbinizi âciz bırakarak göklerin ve yerin çevresinden çıkıp gide-biliyorsanız çıkıp gidin. Fakat sizler buradan çıkıp gidemezsiniz. Ancak rabbiniz tarafından size verilecek bir güç ve kuvvetle gidebilirsiniz. "
Bazılarına göre ise: yet-i kerimenin ifade ettiği manadan maksat, "Ölümden kaçabilirseniz kaçın" demektir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Ey cinler ve insanlar topluluğu, eğer göklerin ve yerin etrafından kaçarak ölümden kurtulabiliyorsanız kaçıp kurtulun. Fakat sizler hiçbir zaman ölümden kaçıp kurtulamazsınız. O sizi mutlaka yakalayacaktır. Sizler, göklerin ve yerin etrafından çıkıp kaçsanız bile, AİIahın mülkünün dışına çıkamazsınız. Ölüm sizi orada yakalar. "
Abdullah b. Abbas'ın bu âyet-i kerimeyi şu şekilde izah ettiği zikredil*mektedir: "Ey cinler ve insanlar topluluğu, eğer sizlerin, göklerde ve yerde olanları bilmeye gücünüz yeterse onları bilin. Sizler onlan bilemezsiniz, ancak Allah tarafından bir açıklama ile bilebilirsiniz. "
Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir izah şeklideşöyledir: "Ey cin*ler ve insanlar topluluğu, şayet sizler, göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidebi-liyorsaniz çıkıp gidin. Fakat siz, benim mülkümden çıkıp başka bir yere gide*mezsiniz. Nereye gitseniz orası benim mülkümdür. "
Yct-i kerimede geçen ve "Büyük bir kuvvet" diye tercüme edilen kelimesinden maksat, Abdullah b. Abbas'a göre "Açıklama" Mücahit! ve İkrime'ye göre "Delil" Katade'ye göre ise "Mülk"tür, Taberi bu kelimenin "Delil" ve "Açıklama" manasına daha uygun düştüğünü söylemiştir. [31]
34- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Ey cinler ve insanlar topluluğu, rabbinizin, sizleri kudreti önünde boyun eğdirme bakımından eşit bir şekilde yaratması ve bazı işleri yapabilmeniz için gerekli gücü vermesi nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz [32]
35- Ey insanlar ve cinler topluluğu, üzerinize ateşten bir alev ve du*man gönderilir de kendinizi kurtaramazsınız.

Ayette geçen ve "alev" diye tercüme edilen kelimesinden maksat, Abdullah b. Abbas'a göre "Alev" Mücahid'e göre "Ateşten ko*pan yeşil alev" Dchhak'a göre ise "Ateşten çıkan duman"dır.

Yette geçen ve "Duman" diye tercüme edilen kelimesinin manası, Abdullah b. Abbas ve Saİd b. Cübeyr'e göre de "Duman" de*mektir. Tabcri de bu görüşü tercih etmiştir.

Miicahid, Kntadc ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise kelimesinden masat, "Tunç"tur. Bu madde, kıyamet.

Gününde eritilerek azap görenlerin başına dökülür. [33]
36- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey cinler ve insanlar, rabbinizin, sizden suçlu olanları cezalandır*ması, suçsuz olanları da cezalandırmaması nimetlerinden hangisini yalanlarsı*nız [34]
37- Gök yarılıp gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman, [35]
38- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Kıyamet gününde göğün yarıklığı ve yeşil rengi değişerek kıpkırmızı bir gül rengine döndüğü zaman, ey insanlar ve cinler topluluğu, işte o zaman rabbi*nizin nimet ve kudretinden hangisini yalanlarsınız.

Allah Teâlâ bu âyette, kıyamet gününde göğün yarılacağım ve renginin değişip kızaracağını ve adeta bir boya veya deri haline geleceğini beyan etmek*tedir.

Abdullah b. Abbas, Ebu Said, Dchhak ve Katade, "Gül gibi kızardı" diye tercüme edilen ifadesini, "Kırmızı at gibi" şeklinde izah etmişlerdir. "Yağ gibi eridiği" ifadesinden maksat ise Mücahid ve Dehhak'a göre "Parlak kırmızı yağ renginde" demektir. Diğer bir kısım âlimlere göre ise "Kır*mızı deri gibi olur" demektir. [36]
39- İşte o gün insanlara da cinlere de günahları sorulmayacaktır.

Kıyamet gününde melekler, suçlulara günahlarının ne olduğunu sorma*yacaklardır. Onların bir kısmından da diğerlerinin günahlarının ne olduğu sorul*mayacaktır. Zira Allah onların günahlarını amel defterlerinde tespit ettirip mu*hafaza etmiştir. Bu hususta diğer âyetlerde şöyle Duyurulmaktadır. "Ey Muham-med, doğrusu biz seni, bir müjdeci ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Sen, ce*hennemliklerden sorumlu tutulmayacaksın. [37]
"Karun: "Bu servet bana ancak bende bulunan bir ilim sayesinde veril*miştir. " dedi. O, Allanın daha önce gelmiş geçmiş nesiller içerisinde kendinden daha güçlü ve daha fazla mal biriktiren kimseleri helak ettiğini bilmez mi Suç*lulara günahları sorulmaz. [38]
Mücahid bu âyeti şöyle izah etmiştir: "Melekler, suçluların günahlarının ne olduğunu sormayacaklardır. Zira onlar, günahkarların günahlarının ne oldu*ğunu yüzlerinden anlayacaklardır.

Katade ise: "Kendileriyle ahilleştiğiniz ümmetten sayıca daha üstün olan diğer bir ümmetle iyi geçinmek için, yeminlerinizi aldatma vasıtası yaparak, ip*liğini sağlam eğirip de sonra onu söküp bozan şaşkın kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder. Şüphesiz ki o, kıyamet gününde ihtilaf ettiğiniz şey*lerin gerçek yüzünü size açıklayacaktır. " "Eğer Allah dileseydi sizi tek bir üm*met yapardı. Fakat Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola sevkeder. Şüphesiz ki kıyamet gününde yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. [39]âyetlerini göz önünde bulundurarak bu âyet-i kerimeyi şu şekilde izah etmiştir: "İnsanlara ve cinlere kıyamette önce günahları sorulacak sonra dilleri mühürle*necek konuştunılmayacaklarchr. Onların elleri ve ayaklan yaptıklarım itiraf ede*cektir. " [40]
40- O hakle rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, Allah'ın. Herkesin yaptığı işi amel defterinde tespit ettirmesi ve ona göre adaletle muamele ederek insanları cezalandırması veya mükafaatlandırması nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [41]
41- Suçlular simalarından tanınacak, perçemlerinden ve ayakların*dan yakalanacak.

Kıyamet gününde melekler suçluları, yüzlerinin siyahlığı ve gözlerinin maviliğinden tanıyacaklar ve onları perçemlerinden ve ayaklarından yakalayıp cehenneme atacaklardır.

Kıyamet gününde müminler, abdest azalarının parlaklığı ile tanındıkları gibi kâfirler de yüzlerinin siyahlığı ve gözlerinin maviliği ile tanınacaklardır. Cehennem zebanileri, suçluları perçemlerinden ve ayaklarından yakalayacaklar*dır.

Abdullah b. Abbas diyor ki: "Onlar bu şekilde yakalandıktan sonra tandı*ra konulan odunlar gibi kırılıp cehenneme atılacaklardır.

Dchhak ise diyor ki: "Onların ayaklan zincirlerle perçemlerine bağlana*caktır.

Süddi de diyor ki: "Kâfirlerin perçcmleriyle ayaklan birleştirilip bağlana*cak ve bellerinden ip gibi büküleceklerdir. " [42]
42- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, Allanın, meleklerine, kâfir ve müminleri simalarından tanıtması gibi nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [43]
43- İşte bu, mücrimlerin yalanladıkları cehennemdir.

Kıyamet gününde simalarından tanınan mücrimlere şöyle denecektir: "İş*te mücrimlerin yalanladığı cehennem budur. " bu söz kâfirlere, kınamak ve ha*kir düşünnek için söylenecektir. [44]
44- O mücrimler, cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır du*rurlar.

Simalarından tanınıp perçem ve ayaklarından yakalanarak cehenneme atılan suçlular, cehennemin tabakaları ve son derece kaynar sulan arasında dola*şır dururlar. [45]
45- O halde rabbînizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, rabbinizin, kâfirleri cezalandırması, iman ehline ise ikramda bulunması nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [46]
46- Rabbrnin huzurunda durmaktan korkanlar için iki cennet var*dır.

Allah'ın kullarından kim ondan korkar, huzurunda hesaba çekileceğinden sakınır da emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınacak olursa ona iki cen*net verilecektir.

Abdullah b. Abbas, "Rabbinin huzurunda durmaktan korkmanın, Alla-ha itaat edip ona karşı çıkmayı terk etmekle olacağını söylemiştir.

Mücahid ise: Allah'ın huzuruna çıkmaktan korkmanın» günah işlemeyi kasdettikten sonra Allah'ın huzuruna çıkacağını hatırlayarak onu terk etmekle olacağını söylemiştir.

Katade ise: Mümin kulun, Allah'ın huzuruna çıkarılıp hesap vermekten korkmasının, o gün için amel işlemesi ve gece gündüz kulluk etmesiyle olaca*ğını söylemiştir.

Ebudderda diyor ki:
"Bir gün Resulullah: "Rabbinin huzurunda durmaktan korkanlar için iki cennet vardır. " âyetini okudu. Bunun üzerine dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, böyle bir insan zina etse, hırsızlık yapsa da mı " Resulullah: "Rabbinin huzu*runda durmaktan korkanlar için iki cennet vardır. " dedi. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, zina etse, hırsızlık- yapsa da mı "Resulullah yine: "Rabbinin huzurunda durmaktan korkanlar için iki cennet vardır. " dedi. Ben de: "Ey Allah'ın Resulü, o kişi zina etse hırsızlık yapsa da mı " dedim. Bunun üzerine Resulullah şöyle bu*yurdu: "Evet, zina etse hırsızlık yapsa da. " (Onun için iki cennet vardır) Ebud-derda'nın bumu yere sürünse de. [47]
İbıvi Zeyd, Allah'ın huzurunda durmaktan maksadın, kıyamet gününde kulların hesap vermek üzere Allah'ın huzurunda durmaları olduğunu söylemiştir.

Ebu Musa el-Eş'ari, "İki cennet" hakkında Resulullahın şöyle buyurduğu*nu rivayet etmektedir:
"İki cennet gümüştendir. Kaplan ve içlerinde bulunan herşeyleriyle. İki cennet de altındandır. Kaplan ve içlerinde bulunan herşeyleriyle. İnsanların Adn cennetlerinde rablerini bizzat görmelerini sadece yüzündeki azamet perdesi gölgeler. " [48]
Ebu Musa el-Eş'ari. Altından olan iki cennetin Allaha yaklaşan kişilere ve*rileceğini, gümüşten olan iki cennetin ise amel defterleri sağdan verilenlere tah*sis edileceğini rivayet etmiştir. [49]
47- O lıaldc rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler rabbinizin size âhirette vereceği bu cennet nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [50]
48- Hu iki cennel, rengarenk şeylerle doludur.

İkrime, âyette zikredilen bu rengarenk şeylerin, ağaç dallarından duvar*lar üzerindeki gölgeleri okluğunu, Dehhak bunların çeşitli renklerde meyveler olduğunu, Mücahid bunlardan maksadın, ağaçların dalları olduğunu, Abdullah b. Abbas, bunların, ağaçların dallarının uçları olduğunu, Katade ise bu ifadeden maksadın, bu iki cennetin üstünlüğü ve diğerlerinden genişliği manasına geldi*ğini söylemişlerdir. [51]
49- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde-ey insanlar ve cinler, rabbinizin sizlerden itaat edecek olanlara verecek okluğu bu nimetlerden hangisini yalanlayabilirsiniz. [52]
50- bu iki cennetle de akıp giden iki pınar vardır.

Bu iki cennette de oradaki ağaç ve bitkileri sulayan ve diğer ihtiyaçları karşılayan ve akıp giden iki pınar vardır.

Hasan-ı Basrî, bu pınarlardan birine 'Tesirim11 diğerine ise "Selsebil" dendiğini rivayet etmiştir. Tesnim pınarı, Mutaffıfm suresinin yıimı yedinci âyetinde, "Selsebil pınarı" ise İnsan suresini on sekizinci âyetinde zikredilmiştir.

Atıyye de bu pınarlardan birinin, bozulmayan sudan oluşan, diğerinin ise içenlere lezzet verenmeşrubattan oluşan sular olduklarını söylemiştir. [53]
51- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, rabbinizin, size ihsan edeceği bu iki pınar nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz [54]
52- bu iki cennette her türlü meyveden çift çift vardır.

Bu iki cennette, bildiğiniz ve bilmediğiniz her meyveden çift çift ve çeşit çeşit vardır. Orada gözlerin görmediği, kulakîann işitmediği ve bir beşerin hatı*rına gelmeyen daha nice nimetler vardır. [55]
53- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, rabbinizin size cennette verecek olduğu çe*şitli nimetlerin hangisini yalanlarsınız [56]
54- Allahtan korkanlar orada, astarları kaim ipekten yataklara yas*lanırlar, iler iki cennetin de meyveleri onlara yakındır.

Abdullah b. Mes'ud diyor ki: "Sizlere o cennetteki yatakların astarları*nın nasıl olduğu bildirilmiştir. Onların bir de yüzlerinin nasıl olduğu bildirilecek olsaydı kim bilir nasıl bulurdunuz "
Said b. Cübeyr'e: "O döşeklerin astarları kalın ipektendir. Acaba onların yüzleri nedendir " diye sorulunca o: "Bunlar, Allah tealanın. "Hiç kimse onlar için dünyada yaptıklarının karşılığı olarak, saklanmış, sevindirici şeylerin neler okluğunu bilemez. [57] âyetinde bildirdiklerindendir. " demiştir.

Her iki cennetin meyveleri de onları toplayanlar için pek yakındır. Ağaç*lara tırmanma zahmetine katlanmazlar. Meyveleri oturduklan yerden dahi topla*yabilirler.

Katade bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: "Meyveye el uzatanın elini ne uzaklık boş çevirir ne de diken. " [58]
55- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, rabbinizin size cennette ikram edeceği bu kıymetli yastıklar ve istediğiniz meyveler gibi nimetlerin hangisini yalanlarsınız [59]
56- Oralarda gözlerini kocalarından başka kimseye çevirmeyen, ko*calarından önce insanlardan ve cinlerden kimsenin kendileriyle münase*betle bulunmadığı hanımlar vardır.

Astarları kalın ipekten yapılmış olan o döşeklerde, gözlerini çevirip koca*sından başkasına bakmayan, insanlardan ve cinlerden daha önce hiç kimsenin, kendileriyle cinsi münasebette bulunmadığı kadınlar vardır.

Bir kısım âlimler bu âyet-i kerimeye dayanarak cinlerin müminlerinin de cennete gireceğini söylemişlerdir.

Damre b. Hudeyb'den "Cinler cennete girecekler midir " diye sorulmuş o da: "Evet, girecekler ve evleneceklerdir. Cinler cinlerle insanlar da insanlarla evleneceklerdir. " diye cevap venniştir.
"Kendileriyle kimsenin münasebette bulunmadığı" diye tercüme edilen ifadesinden maksat, "Bekar kadınlarla cinsi münasebette bulunm'aktır. " Buna göre ûyetin izahı şöyledir: "O döşeklerde bulunan kadınların bakireliğini ne bir insan ne de bîr cin gidermiştir. " [60]
57- O halde rabinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler topluluğu, Allah'ın, sizlerden kendisine itaat edenlere verecek olduğu, bu şekilde kimsenin dokunmadığı eş nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [61]
58- Sanki o kadınlar birer yakut ve mercandır.

Gözlerini kocalarından başkalarına çevirmeyen o kadınlar, sanki birer ya*kut ve mercandırlar. Onlar, vücutlarının berraklığı yönünden yakutlara ve beyaz*lıkları yönünden de mercanlara benzemektedirler.

Abdullah b. Mes'ud, Resulullah (S. A. V.) in şöyle buyurduğunu rivayet et*mektedir:
"Cennet ehlinden bir kadının bacağının beyazlığı, yetmiş İcat elbisesinin altından görünecektir. Öyle ki bacağının içindeki iliği dahi görünecektir. " Ravi diyor ki: "Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Sanki o kadınlar birer yakut ve mercandır. " Yakut, içine ipliği soktuğunuz ve onu parlattığınız takdirde için*de ipliğin göründüğü parlak bir taştır. [62]
Ebu Said el-Hudri de bu hususta Resulullah (S. A. V.) in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Kıyamet gününde cennete girecek ilk cemaatin yüzleri, ayın on dördün*deki parlaklığı gibi parlak olacaktır. İkinci cemaatın yüzleri ise gökteki en par-
Lak yıldızın güzelliği gibi olacaktir. Cennete giren her erkeğe iki Hanım verile*cek, her hanımın üzerinde de yetmiş kat elbise olacaktır. Kadının bacağının iliği o elbisenin dışından görünecektir. [63]
59- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, inci ve yakuta benzeyen eşler gibi nimetleri size veren rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [64]
60- İyiliğin mükafaatı iyilikten başka nedir.

Allanın huzuruna çıkacağından korkarak dünyadayken güzel amel işleye*nin âhiretteki mükafaatı, güzellikten başka bir şey değildir.

Katade bu âyet-i kerimeyi şöyle izah etmiştir: "Onlar, hayır işledikleri için hayırla mükafaatlandınlacaklardır. "
Muhammed b. El-Münkedir ise bu âyeti şöyle izah etmiştir: "Kendisine İslam nimeti verdiğim kimseyi ancak cennetle mükafaatlandıracağım. " [65]
61- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler, rabbinizin, iyilikte bulunanı iyilikle müka*fatlandırması nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [66]
62- bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

Allah'ın huzuruna çıkmaktan korkanlara verilecek olan iki cennetin dışın*da iki cennet daha vardır.

Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede, kendi huzuruna çıkacağı günden korkan müminlere döıt cennet verileceğini beyan etmektedir. Peygamber efendimiz bu dört cennetten ikisinin içinde bulunan herşeyiy-le gümüşten, ikisinin ise içinde bulunan herşeyiyle altından olduğunu beyan et*miştir. [67]
Ebu Musa el-Eş'ari bu cennetlerden "Altın"dan olanın Allaha yakın olan kullara verileceğini, gümüşten olanın ise amel defterleri sağ taraflarından veri*len diğer müminlere verileceğini, gümüşten olanın ise amel defterleri sağ taraf*larından verilen diğer müminlere verileceğini. Söylemiştir.

Abdullah b. Abbas ise burada zikredilen iki cennetin, daha önce zikredi*len iki cennetten alt katta olduğunu söylemiştir. [68]
63- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler topluluğu, size bu gibi cennet nimetlerini veren rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz [69]
64- Onlar, koyu yeşil cennetlerdir.

O iki cennet, çok yeşil olduklarından adeta siyah gibi görünmektedirler.

Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Atlyye, Ebu Salih ve Katade o iki cennetin, çokça sulandıklarından dolayı yemyeşil olduklarını söylemişler, Hasan-ı. Basri ise yumuşak otlar olduklarını, Mücahid de siyah göründüklerini söylemiştir. [70]
65- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler topluluğu, rabbinizin size Verdiği bu gibi yeşil cennet nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [71]
66- O cennetlerde hiç kesilmeden fışkıran iki pınar vardır.

Bu iki cennette de fışkıran iki pınar vardır. Yette geçen ve "Fışkıran" diye tercüme edilen kelimesi, İkrime, İbn- i Zeyd ve İbn-i Abbas tarafından "Su fışkıran" diye izah edilmiş Dehhak ise "Su ile dolup taşan, suyu kesilmeyen" şeklinde izah etmiş Said b. Cübeyr de "Su ve meyve fışkıran" diye izah etmiş, Abdullah b. Abbas başka bir görüşte de "Hayır fışk-ran" diye izah etmiştir. Taberi birinci görüşün "Pınar" kelimesine daha uygun olması dolayısıyla o görüşü tercih etmiştir. [72]
67- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız'
O hakle ey insanlar ve cinler topluluğu, rabbinizin size âhirette verecek okluğu, içinden sular fışkıran cennet nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [73]
68- O cennetlerde meyveler, hurma ve nar yardır.

Yct-i kerimede, cennette meyvelerin bulunduğu zikredildikten sonra hurma ve nar da aynca zikredilmektedir.

Bir kısım müfessirlere göre bunun sebebi, hurma ve narın, meyveden sa-yılmayışıclır. Diğerlerine göre ise bunlar meyveden sayılmalarına rağmen önem*lerine binaen ayrıca zikredilmişlerdir.

Said b. Cübeyr, cennetteki hurma ağaçlarını anlatırken şöyle demiştir: "Oradaki hurma ağaçlarının kökleri ve dallan altından, dallarının destekleri zümrüttendir. Onların yapraklarından cennetliklere elbiseler yapılacak, meyve*leri kovalar gibi olacak, sütten daha beyaz, kaymaktan daha yumuşak, baldan daha tatlı olacak, o meyvelerde herhangi bir leke bulunmayacaktır. "
Vehb. B. Zimarî ise şöyle demiştir: "Bize ulaştığına göre cennette öyle hurma ağaçlan vardır ki, kökleri altından, dallarının destekleri altından, yaprak*ları dökülmüş olan dallan da altındandır. Yapraklan cennetliklerin elbisesidir. Bu elbiseler insanların hiç görmedikleri en güzel elbiseler olacaklardır. Salkım-lan altından, gövdeleri altından, hurma kapçıkları da altından olacaktır. Hurma*ları teşbihler gibi olacak, süt ve gümüşten daha beyaz, bal ve şekerden daha tat*lı, kaymak ve yağdan daha yumuşak olacaktır.

Ebu Said el-IIudri, Resulullah (S. A. V.) in şöyle buyurduğunu rivayet etmiş*tir: "Ben cennete baktım bir de ne göreyim oranın bir narı, sırtına semer vurul*muş bir deve gibidir. " [74]
69- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Ey insanlar ve cinler topluluğu, rabbinizin size vereceği bu gibi hurma, nar ve diğer meyve nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [75]
70- O cennetlerde iyi ahlaklı güzel kadınlar vardır.

Zikredilen bu dört cennette, ahlakları iyi ve güzel kadınlar vardır.

İbn-i Zeyd, bu kadınların, huriler olduklarını söylemiş Abdullah b. Mcs'ud ise bunların, kendilerine mahsus çadırlara yerleştirilmiş kadınlar olduk*larını söylemiştir. Nitekim daha sonra gelecek olan bir âyette de bu husus izah edilmekledir. [76]
71- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O hakle ey insanlar ve cinler topluluğu, rabbinizin size lütfedeceği saliha ve güzel kadın nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [77]
72- Onlar, çadırlardan ayrılmayan iri gözlü hurilerdir.

O kadınlar, kendilerine ait olan evlerinden çıkmayan ve gözlerini kocala*rından ayırmayan güzel gözlü hurilerdir.

Yette geçen ve "İri gözlü" diye tercüme edilen kelimesinden maksat, Mücahid'e göre "Beyaz", Dehhak'a göre "Gözleri güzel", Süfyan cs-Sevri'ye güre ise "Gözünün beyazı çok beyaz, siyahı da çok siyah olan" demektir.

Yette zikredilen ve "Çadırlardan ayrılmayan" diye tercüme edilen kelimesinden maksat ise Mücahid ve Rebi'e göre, "Gözlerini kocalarından ayırmayan" demektir. Ebul liye, İbn-i Abbas, Muhammed b. Kfı'b, Dchhak ve Hasan-ı Basri'ye göre "Bulundukları çadırlardan ayrılma*yan, yollarda gezip dolaşmayan" demektir.

Tabcri, âyetin genci ifadesinin her iki görüşü de kapsar mahiyette oldu*ğunu söylemiştir.

Ayette zikredilen "Çadırlardan maksat, evlerdir. Ancak buradaki evler, içi oyulmuş inci'den yapıldığından çadırlar şeklindedir. Bu hususta Peygamber efendimiz (S. A. V.) şöyle buyuruyor:
"Müminin, cennette, içi oyulmuş bir inciden cadın vardır. Boyu altmış mildir, iler köşesinde müminin aile efradı bulunmaktadır. Bunlar birbirlerini görmezler. Mümin bunları ziyaret [78]
73- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanar ve cinler topluluğu, sizlerden sevap kazananlara bu tür nimetleri ikram eden rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [79]
74- Onlarla daha önce insanlardan ve cinlerden kimse münasebette bulunmamıştır. [80]
75- O halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

Bu hurilerle daha önce ne insanlar evlenmiştir ne de cinler. Bunlar baki*re olarak ilk defa cennetliklerle evleneceklerdir. O halde ey insanlar ve cinler topluluğu, rabbinizin size vereceği bu nimetlerden hangisini yalanlarsınız [81]
76- Cennetlikler orada yeşil yastıklara ve son derece güzel işlenmiş duvar halılarına yaslanırlar.

Yette zikredilen ve "Yastıklar" diye tercüme edilen kelimesinden maksat, Abdulah b. Abbas, Katade, Dehhak ve İbn-i Zeyd'e göre "Yatakların üzerine serilen divan örtüleridir. "
îlasan-ı Basrî'yc göre ise bu, Medine halkının kullandığı bir halı çeşidi*dir.

Said b. Cübeyr'e göre "Cennet bahçeleri" demektir. Abdullah b. Abr bas'lan nakledilen diğer bir görüşe göre ise divan örtülerinin ve halıların saikan kısımlarıdır. Katade'nin Hasan-ı Basri'den naklettiği diğer bir görüşe göre ise divan yastığı demektir.

Yette zikredilen ve "işlenmiş duvar halısı" diye tercüme edilen kelimesi ise çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Abdullah b. Abbas Katade, Dehhak ve Süddi'ye göre minder veya koltuk demektir. Mücahid'e göre ise "İpek ku*maş" demektir. Bu kelime Hasan-ı Basrî'ye sorulmuş o da bunun, cennet ehlinin halıları olduğunu söylemiştir. Diğer bir rivayette Hasan-ı Basrî'nin "Yastık" okluğunu söylemiştir. Cennetliklerin elbisesi olduğunu söyleyenler de vardır. [82]
77- O failde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.

O halde ey insanlar ve cinler topluluğu, size cennete çeşitli yastık ve ser*gileri lütfedecek olan rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız [83]
78- Azamet ve ikram sahibi rabbinin ismi ne yücedir.

Ey Muhammed, yücelik ve ikram sahibi olan rabbinin adını anmak ne ka*dar büyük bir şeydir.

Resulullah (S. A. V.) namazı bitirip selam verdikten sonra bu âyeti de içine alan şu duayı okurdu: Hz. Aişe (R. Anlı.) diyor ki: Resulullah namazı bitirip se*lam verince şunu söyleyecek kadar zamandan fazla oturmazdı:
Ey Allah'ım, sen selamsın (Güven sağlayansın) Selam senden beklenir. Ey azamet ve ikram sahi*bi, sen, yüceler yücesisin. " [84]
Son Güncelleme : 23.01.2024 03:13:41
Rahman Suresi Fazileti ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz.
Facebook Twitter Pinterest whatsapp
Rahman Suresi Fazileti Yorumları
şifre

4 Yorum Yapılmış "Rahman Suresi Fazileti"
Rahman Suresi Fazileti hakkında siz ne düşünüyorsunuz. Lütfen düşüncelerinizi bizimle ve diğer kullanıcılar ile paylaşın, Rahman Suresi Fazileti konusunu geliştirmemize ve en doğru bilgileri sunmamıza yardımcı olun.
Admin . 28.01.2013
CEVAP YAZ
bu rahman suresinin fazileti hakkında çok şey öğrendim bu siteyi açandan Allah razı olsun.
Şefikanur . 30.06.2013
CEVAP YAZ
Allah razi olsun bu bilgileri bizimle paylastiginiz icin cok yardimci oldunuz.
Mihriban . 02.07.2013
CEVAP YAZ
Allah a binlerce kez şükür olsun ki bizlere yani müminlere bu sureyi indirdi.
İlknur . 30.06.2013
CEVAP YAZ
Rahman Suresi
Rahman Suresi
1, 2. Rahmân Kur'an'ı öğretti.3. İnsanı yarattı.4. Ona beyanı (Düşünüp ifade etmeyi) öğretti.5. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.6. Otlar ve ağaçlar (Allah'a) boyun eğerler.7. Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.8. Ölçüde haddi aşmayın.9. Ta...
Rahman Suresi Meali
Rahman Suresi Meali
1 - Rahmân (Çok merhametli olan Allah)2 - Kurân'ı öğretti.3 - İnsanı yarattı.4 - Ona beyanı öğretti.5 - Güneş de ayda bir hesab iledir.6 - Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler. 7 - Göğü yükseltti ve mizanı koydu.8 - Sakın tartıda taşkınlık etmeyin...
Rahman Suresi Oku
Rahman Suresi Oku
1, 2. Rahmân Kur'an'ı öğretti.3. İnsanı yarattı.4. Ona beyanı (Düşünüp ifade etmeyi) öğretti.5. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.6. Otlar ve ağaçlar (Allah'a) boyun eğerler.7. Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.8. Ölçüde haddi aşmayın.9. Ta...
Rahman Suresi Tefsiri
Rahman Suresi Tefsiri
Rahman sûresi, İslam inancının esaslarını ele alan Mekkî sûrelerdendir. Bu sûre, diğer mübarek sûreler arasında bir gelin gibidir. Bunun içindir ki, hadiste şöyle buyrulmuştur: "Her şeyin bir gelini (Süsü) vardır. Kur'an'ın gelini de er-Rahmân süresi...
Arapça Rahman Suresi
Arapça Rahman Suresi
...
Rahman Suresi Kaç Ayet
Rahman Suresi Kaç Ayet
Kur'an'ı Kerîm'in 55. Sûresidir. Mekke'de nâzil olup 78 âyettir. Allah'ın isimlerinden (Esmâ-i Hüsnâ'dan) biri olan (Rahmân) sûrenin birinci âyetinde geçer. Rahmân sûresinde Allah'ın, kendi yarattığı insana Kur'an'ı ve "beyânı" yani konuşmayı ve düşü...
Rahman Suresinin İnişi
Rahman Suresinin İnişi
Mekke döne­minde inmiş­tir. 78 âyet­tir. Sûre, adını ilk âyeti oluş­tu­ran ve Allah'ın sıfat­la­rın­dan biri olan “er-Rahmân” keli­me­sin­den almış­tır. Sûrede baş­lıca, Allah'ın nimet­leri, bir­li­ğini ve kud­re­tini gös­te­ren kâinat delil­leri ve ...
Rahman Suresi Kabe İmamları
Rahman Suresi Kabe İmamları
Rahman Suresini aşağıdaki video aracılığı ile dinleyebilirsiniz, yasin suresini okuyan Kâbe İmamları...
Rahman Suresi Ahmet El Acemi
Rahman Suresi Ahmet El Acemi
Rahman Suresini aşağıdaki video aracılığı ile dinleyebilirsiniz, yasin suresini okuyan Ahmet El Acemi...

 

Rahman Suresi
Rahman Suresi Meali
Rahman Suresi Oku
Rahman Suresi Tefsiri
Arapça Rahman Suresi
Rahman Suresi Fazileti
Rahman Suresi Kaç Ayet
Rahman Suresinin İnişi
Rahman Suresi Kabe İmamları
Rahman Suresi Ahmet El Acemi
Popüler İçerik
Popüler İçerik Son Forum Konuları Yardım Sayfaları  
Rahman Suresi
Rahman Suresi Meali
Rahman Suresi Oku
Rahman Suresi Tefsiri
Arapça Rahman Suresi
Gizlilik Politikası  
Çerez (Cookie) Politikası
Güvenlik Politikası
Bizimle İletişime Geçin
Forumlar
Site Haritası
Feed
Son Forum Konuları
Yardım Sayfaları
Gizlilik Politikası  
Çerez (Cookie) Politikası
Güvenlik Politikası
Bizimle İletişime Geçin
Forumlar
Site Haritası
Feed
Sitede yer alan haber ve içeriklerin tüm hakları saklıdır ve buradaki bilgiler sadece bilgilendirme amaçlı olup, kullanımına, uygulanmasına, satın alınmasına, delil gösterilmesine veya tavsiye edilmesine aracılık etmez. Sitemizdeki bilgiler, hiç bir zaman kesin bilgi kaynağı olmayıp, kullanıcılar tarafından eklenmiştir veya yorumlanmıştır. Buradaki bilgiler sitemizin asıl görüşlerini içermeyebileceği gibi hiçbir taahhüt ve tavsiye yerine de geçmez.
Şubat - 2024